Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“Salibin hilâle hücumu” salip: haç
Sayfa 110
Bence Türk Birliği, hatta İslâm Birliği demek Türk kültürünün, İslâm ilminin birliği demektir. Daha umumi bir deyişle Türklerin aydınlanması, medeniyet yolunda ilerlemesi demektir. Biz yabancı ülkeler fethetmek değil, yerli üniversiteler açmak istiyoruz. O suretle ki Berlin'de, Viyana'da, Zürih'te, Hollanda'da "Niebelungen" efsaneleri ne tesir bırakıyorsa, "Ergenekon", "Alparslan" masalları da Tebriz'de, Bakû'da, Kazan'da, Budapeşte'de, Türkistan'da, Sibirya'da o tesiri yapmalıdır. Bunun için Almanya, Avusturya'yı, doğu İsviçre'yi istilâ etmedi ve bu ülkeler hakkında da hiçbir hırs beslemedi. Amerika ve İngiltere aynı kültüre sahip oldukları hâlde birbirlerini mahva çalışmıyorlar. Türklerin milliyetperver bir zümresi istiyor ki, medeniyet âleminde nasıl bir Latin medeniyeti, bir Anglo-Sakson terbiyesi varsa, bu medeniyet ve terbiye nasıl cihanda bir refah âmili olmuşsa, bir Türk medeniyeti, Türk kültürü de er ya da geç Doğu'da, o suretle bir terakki vasıtası olsun. Bu gayeye bizi ulaştıracak Savunma Bakanlığımız değil Milli Eğitim Bakanlığımızdır...
Reklam
1940'ların Sonları ve Atsız: 1948 sonlarında Atsız, Yeni Sabah gazetesine yazılar da yazmıştır. 03 Ocak 1949'da İsmail Hakkı Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta şöyle diyor: ( Bu mektup, Hacaloğlu'nun Atsız'ın Mektupları kitabında yoktur.) "Ben 15 aydır Yeni Sabah gazetesine yazı yazıyorum. Haftada bir yazı koyuyor ve
1940'lı yılların ortalarında Türkiye'de çok partili hayata geçilmiş; 1945'te Milli Kalkınma Partisi, 1946 başlarında Demokrat Parti, 1948'de Millet Partisi kurulmuştu. Aynı yıllarda milliyetçi derneklerin de arka arkaya kurulduğu görülür. 1946'da Türk Kültür Ocağı ve Türk Kültür Çalışmaları Derneği, 1947'de Türk
1940'ların Sonları ve Atsız: 1948 sonlarında Atsız, Yeni Sabah gazetesine yazılar da yazmıştır. 03 Ocak 1949'da İsmail Hakkı Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta şöyle diyor: "Ben 15 aydır Yeni Sabah gazetesine yazı yazıyorum. Haftada bir yazı koyuyor ve makale başına 15 lira veriyorlar. Görüyorsun, kazancım yolunda. 20 lira
Reha Oğuz Türkkan, Orhan Şaik Gökyay, Hamza Sadi Özbek ve Hikmet Tanyu tabutluk işkencesinden geçirilmişlerdi (Müftüoğlu 1974: 77, 94). Aslında tabutluklarda her biri 500 mumluk üç ampul vardı ve ayakta duran sanığın başının bir karış üstünde bulunuyordu. "Buna o zamanki emniyet mensupları 'beyin tavası' diyorlardı." (Eriş,
Reklam
Atsız'ın bu yıllardaki kalem kavgalarından biri de Reha Oğuz Türkkan'la yapılmış olan kavgadır. Türkkan daha lise öğrencisi iken Gürem adlı gizli bir örgüt kurarak bazı gençleri çevresinde toplamış, 1938 sonundan itibaren çıkardığı Ergenekon ve Bozkurt dergileriyle, 1940'ta yayımladığı Türkçülüğe Giriş kitabıyla genç yaşta belli bir
“İlâhi bir kuvvetin, ebedi bir feyzin var, ey Türk!..”
Sayfa 68
“Ey Mücahitler! Allah yolundan dönen kimdir? Ey Gaziler! Hak yolunda geri kalan kimdir? Kâbe sağımızda, cennet önümüzde, Allah her tarafımızda! Şehâdete aşık olmayan kimdir? İnnel vatan ve innâ râciun ileri! “
Sayfa 54
“Biri çalımı ve heybetiyle tam bir kuvvet, tam bir erkek, diğeri yumuşaklığı ve şaşaasıyla mükemmel bir kadın, bir şiirdi.”
Sayfa 44
Reklam
kadınların fikirlerini, hislerini saklamakta ustalıkları vardır.
Biz benliğimizi tanımazsak, kimse bizi tanımaya tenezzül etmez.
Kül Tigin Abidesi;
“Kendine gel ey Türk! Katı ellerin açık alnının silahı, pulat göğsün yumuşak yüreğinin zırhı olsun.”
Sayfa 104Kitabı okudu
“Kül Tigin Abidesi, Kül Tigin’in şanını yaşatmak için büyük kardeşi tarafından yazdırılmış ve diktirilmiştir. Bu abidenin güneybatısında, bir km mesafede, diğer bir abide daha vardır ki, o da Kül Tigin’in büyük kardeşi Bilge Kağan adına dikilmiştir. Bu abidelere ‘Bengü Taşları’ da denilir.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.